Akdeniz Foku Çalıştayı ve Sonuç Bildirgesi

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi ve ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü'nün işbirliği ile düzenlenen Kuzey Ege ve Marmara Denizi'nde Akdeniz Fokunun Güncel Durumu ve Tehtitler Çalıştayı alanında uzman değerli konuşmacıların verdiği bilgiler ve birçok dinleyicinin katılımı ile başarılı bir şekilde sonuçlanmıştır.

Kuzey Ege ve Marmara Denizi’nde Akdeniz Fokunun Güncel Durumu ve Tehditler Çalıştayı

Sonuç Raporu


Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesinin himayesinde 14-15 Nisan 2015 tarihlerinde Akdeniz Foku üzerine araştırmalar yapan üç üniversiteden (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi) akademisyenler, kamu ve sivil toplum mensuplarının katılımıyla “Kuzey Ege ve Marmara Denizi’nde Akdeniz Fokunun Güncel Durumu ve Tehditler” başlıklı çalıştay düzenlenmiştir.


Çalıştayın ana hedefi tüm dünyada 600-700 kadar birey ile temsil edilen ve son yıllarda Marmara Denizini tüm yıl boyunca kullandığı bilimsel verilerle ortaya konan Akdeniz Fokunun bu bölgede varlığını sürdürebilmesi için yapılması gerekenlerin ortaya konulmasıdır. Söz konusu türün birey sayısı son yüzyılda hızla azalarak Akdeniz’de sadece Türkiye ve Yunanistan kıyılarında kaldığı bilinmektedir.. Bu durum bir yandan Türkiye’nin hala bozulmamış ve Akdeniz’de emsali olmayan kıyılara sahip olduğunu göstermesi açısından övünç kaynağı iken, diğer taraftan türün yok olmaması ve korunması sorumluluğunu da ülkemizin omuzlarına yüklemektedir. Nitekim Türkiye türün ve türün barındığı yaşam alanlarını koruma sorumluğunu aldığını Avrupa Yaban Hayatı Koruma Sözleşmesi (Bern), Akdeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi (Barselona), Biyolojik Çeşitliliğin Korunması Sözleşmeleri gibi anlaşmalara imza atarak uluslararası platformlarda ülke adına söz vermiştir. Bu bağlamda, Ege ve Marmara denizinde sayılı kalan fok kolonisinin korunması ve türün neslini devam ettirebilmesi açısından gerekli olmanın yanında Türkiye’nin verdiği sözleri yerine getirmesi adına da büyük önem arz etmektedir. 


Çalıştayda , Güney Marmara’da Akdeniz Fokunun varlığını belgeleyen bilimsel veriler tartışılmış, ardında da üniversitelerin benzer alanlarda yürüttükleri araştırmalar sonucu edindiği deneyimler paylaşılmış ve türün varlığını tehdit eden etkenler ortaya konulmuştur.


Sonuç olarak:

1)      Kuzey Ege ve Marmara denizinde bugüne kadar yapılan bilimsel çalışma sonuçlarının Akdeniz Fokunun varlığını kanıtladığını; bu nedenle bölgedeki fok kolonisinin korunması amacıyla türün dağılım gösterdiği Karabiga kıyılarının hassas deniz ekosistemi olarak değerlendirilmesinin gerektiği tüm katılımcılar tarafından kabul edilmiştir.


2)      Türün korunmasından sorumlu kurum olan Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce bölge için ivedilikle Tür Eylem Planı hazırlaması gerektiği ortaya çıkmıştır. Söz konusu eylem planı konu üzerinde deneyimi olan akademisyenlerce ve uygunluğu bilimsel olarak kanıtlanmış yöntemlerle yapılmalıdır. Bu eylem planının istenen yeterlilikte olabilmesi için bazı temel şartlar önerilmiştir.  

 


Bu temel şartlar aşağıda özetlenmiştir:

 

a.       Türün kullanımına uygun kıyı mağaraları envanterinin çıkartılması,

b.      Bölgeyi kullanan Akdeniz Foku popülasyon büyüklüğünün ve demografik yapısının tespit edilmesi,

c.       Bu bilgiler ışında türün maruz kaldığı ve kalacağı risklerin ortaya konulması,

d.      Çalışmanın özellikle Çanakkale Kemer – Kapıdağı arası, Mola Adaları ve Gökçeada’yı kapsaması

 


3)      Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünden beklenen Tür Eylem Planının yanında üniversitelerce gerçekleştirilecek ve Kuzey Ege ve Güney Marmara’yı kapsayacak olan geniş kapsamlı bir Akdeniz Foku habitat ve popülasyon çalışmasının yapılmasının gerekliliğinin altı çizilmiştir.


4)      Akdeniz Foku’nun bir simge tür olduğu ve bir bölgede varlığını sürdürmesinin o bölgedeki ekosistemin sağlıklı çalıştığının göstergesi olduğu vurgulanmıştır. Bu sebeple, öncelikle bölgede türün yok olmasına neden olacak tehditler irdelenmiştir. Bu kapsamda en kritik tehdit olarak foklar için üreme alanı olma özelliğine sahip bölgede yapılan ve yapılacak olan enerji yatırımları ön plana çıkmıştır. Bunun yanında kıyıda yapılacak olan mendirek, liman vb kıyı yapılarının, inşaat ve işletme aşamasında yoğun deniz trafiği oluşacağı açıktır. Ayrıca bu hareketlilik bölge halkının temel geçim kaynaklarından biri olan balıkçılığı önemli ölçüde kısıtlayacaktır. Bu durumun ise balıkçı ile fokun paylaşacakları alanı daraltacağı ve balıkçı ile foku karşı karşıya getireceğine dikkat çekilmiştir. Diğer taraftan bölgede depolanacak olan atıkların (cüruf), baca emisyon gazlarının, bölgedeki diğer önemli geçim kaynakları olan hayvancılık, süt üretimi, organik tarımı da etkilemesi kaçınılmazdır. Bu durumun balıkçıların başka bir uğraşa yönelmelerini de kısıtlayacağından, sorunu daha da arttıracağına dair endişeler dile getirilmiştir. 


Bölge halkınca Akdeniz Fokunun varlığının yeterince bilinmediğine dikkat çekilmiş ve çözüm olarak eğitim ve farkındalık çalışmalarının yapılmasının son derece önemli olduğu vurgulanmıştır. Bu çerçevede, üniversitelerin katkıları ile eğitim materyalleri hazırlanması ve bu materyallere dayalı eğitimlerin sivil toplum örgütlerince verilmesi önerilmektedir. Bu eğitim faaliyetlerinin alış veriş merkezleri gibi topluma açık yerlerde yapılması daha geniş kitlelere ulaşılabilmesi ve etkin olabilmesini sağlayacaktır.